Aç Gözünü Yoksa Açarlar Gözünü Ne Demek ?

Emirhan

New member
Aç Gözünü Yoksa Açarlar Gözünü: Bir Hikâye, Bir Ders

Merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlere bir hikâye anlatmak istiyorum. Bazen gerçek hayatta, insanın gözleri açılmadan bir şeylerin farkına varmak ne kadar zor olabiliyor, değil mi? Bu hikâye, hayatta karşılaştığımız bazı önemli derslerin ne kadar gizli kalabileceğini ve birinin yardımına ihtiyaç duyabileceğimizi anlatan bir yolculuk olacak. Umarım sizler de hikâyemi okurken, kendinizle de bazı benzer noktalar bulabilirsiniz.

Bir Erkek, Bir Kadın ve Bir İhtiyaç: Aç Gözünü

Ali, hep çözüm odaklı bir adamdı. Hayatında her şeyin bir yolu vardı ve her sorun bir çözüm gerektiriyordu. Özgüveni yüksek, mantıklı bir adamdı. Bu yüzden, ilişkilerde de her zaman mantığı ön planda tutar, duyguların bazen yanlış yönlendirdiğini düşünürdü. İşte bir gün, yine en yakın arkadaşı Selin ile bir araya geldi.

Selin, Ali’nin aksine, dünyayı farklı bir bakış açısıyla görüyordu. Empatik, derin düşünceli, insanların duygularını önemseyen bir insandı. Her zaman birinin ihtiyacını gözetir, başkalarına yardım etmek için çaba sarf ederdi. Ali, Selin’in bu yaklaşımını zaman zaman anlamakta güçlük çekiyor, duygusal derinliklere inmeden sorunu çözmenin daha hızlı olduğunu savunuyordu.

Bir sabah, Selin hayatında zor bir dönemeçten geçiyordu. İş yerinde büyük bir sorunla karşılaşmış, patronu ona bir fırsat sunmuştu. Ancak bu fırsat, Selin’i hem kişisel hem de profesyonel olarak zorlu bir kararın eşiğine getirmişti. Selin, bir yanda ailesinin, diğer yanda iş arkadaşlarının beklentilerini düşünerek karmaşık bir duygu seli içerisindeydi.

Ali, ona yardımcı olmak istedi ancak onun içsel dünyasını anlamakta zorlanıyordu. Selin'in neler hissettiğini anlama çabaları, ona daha fazla kafa karıştırıyordu. Her şeyin bir çözümü vardı, ama duygusal karmaşayı nasıl çözebileceğini bilmiyordu. Sonunda, Selin’in gözlerinde kırılganlık ve hüzün görmüştü ve bir şeyler değişmişti.

Hikayenin Gelişimi: Gözler Açıldığında

Bir gün, Selin kahve içmek için Ali’yi aradı. “Gel, konuşmak istiyorum,” dedi. Ali, ona her zaman olduğu gibi bir çözüm önerisiyle yaklaşmıştı. “Bu sorun basit, ben sana birkaç strateji öneririm, sonra hemen harekete geçersin. Her şey çözülür.”

Selin gülümsedi ama gözlerinde bir hüzün vardı. “Ali, bu kadar kolay değil. Bir şeylerin çözülmesi için bazen sadece çözüm aramak yetmiyor. Bazen sadece dinlenmeye ve hissetmeye ihtiyacım var. Bir adım geri atıp, dünyayı başka bir gözle görmek gerekiyor.”

Ali, Selin’in bu yaklaşımını anlamıyordu. Bu kadar duygusal ve düşünceli olmak, çözüm aramak yerine insanı çıkmaza sokar gibiydi. Ama yine de bir şeyler hissediyordu. Selin’in söylediklerini anlamaya çalıştı. “Yani sen diyorsun ki, benim mantıklı ve pratik bakış açım işe yaramaz mı?”

Selin başını sallayarak, “Hayır, senin yaklaşımın işe yarar, ama bir de kalbini dinlemelisin. Hislerimiz de önemli, Ali. Hayatımızdaki dengeyi kurmak için sadece aklı değil, kalbi de devreye sokmalıyız.” dedi.

Ali, o an gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Selin haklıydı. Belki de sürekli çözüm aramak, bazı duygusal öğeleri göz ardı ediyordu. Çözüm ararken insan bazen duygularının ne kadar önemli olduğunu unutur, başkalarının dünyasına girmeye çalışmadan, yalnızca kendi dünyasında çözüm peşinde koşar.

Hayatta Karar Verme ve Gözlerini Açma Zamanı

O günden sonra Ali, kendi bakış açısını biraz daha esnetmeye başladı. Artık Selin’in söylediklerini daha dikkatli dinliyor, sadece pratik çözümlerle değil, insanların hisleriyle de ilgilenmeye gayret ediyordu. Her iki yaklaşımın da önemli olduğunu, insanın sadece akıl ve mantıkla değil, aynı zamanda empatiyle de yaşamı çözmeye çalışması gerektiğini fark etti.

Selin de, Ali’nin çözüm odaklı yaklaşımını daha iyi anlamaya başladı. Zaman zaman hislerinin ağır basmasını engellemek adına, biraz daha mantıklı düşünmenin de iyi bir şey olduğunu fark etti. Ali'nin mantıklı bakış açısı, ona birçok konuda doğru kararlar almayı öğretti. Ancak en önemli dersi aldı: Hislerini de göz ardı etmemek gerekirdi.

Sonunda, her iki dost da hayatta dengeyi bulmaya başladılar. Ali’nin gözleri açıldı, artık duygusal tarafı da kabul ediyor, çözüm bulurken kalbini dinlemeyi öğreniyordu. Selin ise, her an duygusal olarak anlık çözümler aramaktan ziyade, duygularının yönlendirdiği yerleri daha iyi analiz ediyor, mantıkla bulduğu çözümü kalp ile harmanlıyordu.

Hikâyenin sonunda öğrendiğimiz şey şuydu: Hayatta her zaman çözüm odaklı düşünmek önemli ama bazen gözlerimizi açıp duyguları dinlemek, gerçekten neyin önemli olduğunu görmek de bir o kadar değerli. Kendi gözlerimizi açmazsak, bazen başkaları bizim için açar.

Siz Ne Düşünüyorsunuz?

Hikâyemi okuduktan sonra, sizin de bu konu hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum. Sizce hayatınızda “Aç gözünü yoksa açarlar gözünü” derken anlatılmak istenen esas şey nedir? Çözüm odaklı yaklaşımlar mı, yoksa duygusal derinliklere inmek mi? Belki de ikisinin bir birleşimi? Yorumlarınızı paylaşarak bu konuda daha fazla fikir alışverişi yapalım.

Sevgiyle,

[İsminiz]